Uzun vadeli yükümlülük altına girmeye değer mi? Kendini zorlamaya, gelecekteki bu kadar belirsizliğe rağmen.. Eğer özel sektörde çalışıyorsan çalıştığın işin çoğunlukla gelecek garantisi yok. Fakat bazı şeylere sahip olabilmek için mecburen uzun vadeli borca girmek gerekiyor. Borca girmeden ya da yatırım yapmadan elindeki paranın değerini koruyamıyorsun ve birikim yaparak bir şeyler elde etmek zor.
Ekşi sözlükte emlak balonu ve 10 yıllık krediyle ev sahibi olmak başlıklarını yıllardır okuyorum. Burada bir kısım emlak balonu olduğunu yazdı yıllardır. Yıllar sonra ise bir kısım aldığı evin fiyatını ve sonrasında evin fiyatının nereye çıktığını ve bunun karşılığında ödediği kredi taksidinin ne kadara düştüğünü anlattı. Tabi enflasyonun bu kadar yükseleceğini ve onun dışında sığınmacılar ve savaş halindeki olan ülkelerden gelen göçler yüzünden ve emlak satın alanlara vatandaşlık verilmesi nedeniyle emlak piyasasının bu kadar alt üst olacağını kimse bilemezdi bu zamanlarda.
Konut için kredi çekenlerin bir kısmı ilk yıllarda çok fazla zorlanmış olabilir. Belki de bazı şeylerden feragat etmek zorunda kaldılar ilk yıllarında. Büyük yükümlülüklerin altına girdikleri için belki özel hayatlarında zorlandılar ve bazı kararları almalarına engel oldu bu yükümlülükler. İnsanlar genelde hikayenin bu taraflarını anlatmıyorlar ve sadece pozitif taraflarını parlatıp anlatıyorlar ve herkes ne kadar mükemmel kararlar aldığından ve bunun pozitif sonuçlarından bahsediyor.
Herkesin yapısı farklı ve risk alabilme derecesi farklı. Bazı kişiler gençlik yıllarında uzun yıllar yükümlülük altına girmek yerine gençliğinin daha fazla tadını çıkarmaya, daha çok gezip görmeye, daha rahat hareket edebilmeye odaklanıyor ki bunda yanlış bir şey yok. Fakat geleceği de düşünerek planlar yapmak gerekiyor ve geleceğimizi garanti altına almak için çalışmamız gerekiyor. Ama bunu yaparken şimdiki zamanı kendimize eziyet haline getirmeden bunu yapmamız gerekiyor.
Ev almak için herkes kendine uygun zamanı kendince tespit edebilmeli. Örneğin çalışma hayatının ilk yıllarında uzun vadeli yükümlülüğe girmek benim için seçenek dahilinde olmadı hiçbir zaman. Çünkü amacım farklı işlerde farklı deneyimler kazanmak ve ilk önceliğim askerliği aradan çıkarmaktı. Böyle bir durumda uzun vadeli bir yükümlülüğe girmek demek belki de gelişim açısından gelecek göremediğim bir işte sadece geliri iyi diye ve iş imkanı var diye çalışmaya uzun yıllar devam etmem demekti. O nedenle mümkün olduğunca iş hayatında yeterli tecrübe sahibi olana kadar her zaman anında ceketi alıp gidecek şekilde yaşadım ve bu nedenle ağır maddi yükümlülüklerin altına girmedim. Bu tabi işte karşılaştığım en ufak bir zorlukta hemen işi bırakıp başka bir işe girdim anlamına gelmiyor. Eğer o iş benim gelişimim için faydalı olduysa ne kadar zorlansam da işime devam ettim. Zor yerlerde ve zor şartlarda çalıştım. Fakat istediğim her anda işi bırakabilecek kadar kendime hareket alanı bıraktım.
İş hayatında yeterli tecrübeye ulaştıktan sonra ve bir şirkette yerini biraz daha sağlamlaştırıp önünü biraz daha görebildikten sonra uzun vadeli yükümlülük altına girilebilir. Ben de bu şekilde yaptım. Fakat insanın önünü görebilmesi özellikle son yıllarda çok daha zorlaştı. Pandemi çıktı, savaşlar, ekonomik krizler derken çalıştığın işi her an kaybetme ihtimali mevcut. Burada ilk önce birikim yaparak en kötü senaryoda, bir süre işsiz kalma durumunda bile aylık kredi borçlarını ödeyebilecek durumda olmak psikolojik olarak daha fazla rahatlık getirecektir.
Ben kendimi biraz daha güvende hissettikten ve bazı şartların olgunlaşmasından sonra gayrimenkul yatırımına odaklandım. Uzun vadeli yükümlülükler altına girdim ve bu yükümlülüklerimi azaltmak için çalıştım bu süreçte. Bazen bu yükümlülükler psikolojik olarak beni biraz daha fazla zorladı. İşteki zor ve stresli zamanlarda bazen bu kararlarımı sorgular oldum. Çünkü hareket alanını kısıtlıyor ve bazı anlarda susup sabretmek durumunda kalıyorsun. Daha korkarak hareket etmene neden oluyor yükümlülüklerin. O nedenle yükümlülük altında olmamak ve işte daha rahat hareket edebilmek benim için önemli. Fakat bu yükümlülüklerin altına girmeden önce riskleri analiz edip, işteki en kötü senaryoyu da düşünmüştüm. Eğer risk almasaydım şu anda sahip olduğum şeylere sahip olma ihtimalim daha azalacaktı. Belki bunları da elde edemeyecektim. Bir yandan yükümlülükler devam etmek için seni zorluyor. İster istemez elin mahkum biraz daha zorunda kalıyorsun, pes etmiyorsun, edemiyorsun kolayca. O nedenle hayatta başa çıkılabilir riskler alıp kendini biraz zorlamak gerekiyor diye düşünüyorum.
Sürekli kirada oturmak, kendi evine sahip olmamak bazı insanları diğerlerinden daha fazla rahatsız edebilir. Sonuçta kirada oturduğun evde ne kadar süre oturabileceksin, sürekli taşınma ihtimalinin olduğu bir evde ya da sana ait olmayan bir evde oturmak kişiye yeteri kadar konfor sağlayamayabilir. Örneğin kirada oturduğun eve istediğin gibi tadilat yapamazsın, istediğin yere çivi çakamazsın, belki istediğin eşyayı bile alamazsın ileride taşınma ihtimalini hesaba katarak. İşim nedeniyle farklı yerlerde kiracı olarak kaldığım için bu durumları ben de tecrübe ettim. Beni en çok rahatsız eden şey eve bir eşya alacağım zaman bunu sonrasında nasıl taşıyacağımı düşünmek oldu. Çünkü bazı zamanlarda daha sık mobilize olmak durumunda kalıyordum ve bana ekstradan yük olacak eşyalara sahip olmak istemiyordum.
Herkesin hayat görüşü farklı ve ev sahibi olmakla ilgili düşünceleri farklı. Bu düşünceler zamana ve koşullara göre değişiyor. Burada tek bir doğru ya da yanlış yok. Uzun yıllarını ipotek altına alıp ev sahibi olmayı mantıksız bulanlar da haklı, sürekli kiracı olarak yaşamaktan huzursuz olanlar ve ev sahibi olmak isteyenler de haklı.
Yorum bırakın